Günebakan 40: "Öfkemiz de diri neşemiz de"
Yaşar ERCAN
28 Temmuz 2025
Çok sıcak. Her geçen gün tahammülü bitiren bir sıcaklıkla boğuşuyoruz. Yaz hiç gelmeyecekmiş gibi uzayan kıştan kalan soğuk hava dalgalarının bir anda kesilip yerini kavurucu sıcaklara bırakması, ekolojik dengenin bozulmasıyla açıklanıyor. Ekolojik denge dahil dünyayı bir düzende tutan dengelerin birer birer bozulmasından payını alan küresel ısınma neticesinde mevsim normalleri denen sıcaklık düzeyleri normalden çok uzakta. Sıcaklar bir geldi pir geldi. Gölgede bile serinlemek mümkün değil. Güneş görmeyen odalar dahi insanı nefessiz bırakıyor. Küresel ısınma, betonlaştırılan kentlerden aldığı güçle önüne geleni yutuyor. Çok değil 10 sene önce klima nedir bilmeyen Maraş’ın evlerinde klima artık olmazsa olmaz. Şu sıralar sıcaklıklardan korunmanın tek yolu klima kullanmak.
Bir beyaz eşya satıcısı klima siparişlerine yetişemediklerini, klima satın alanlara kurulum için en erken on gün sonraya gün verdiklerini söyledi. Bu korkunç bir şey. Hem iklimin biraz daha bozulması adına hem de küresel ısınmadan zarar görürken küresel ısınmaya katkı verilmesi adına korkunç. Ama elden hiçbir şey gelmiyor. Sermaye sahipleri nasıl bir dünya görmek istiyorlarsa öyle bir dünya tasarlıyorlar. Ormanlar yanıyor, denizler çekiliyor, su kaynakları tükeniyor, hastalıklar çeşitlenerek artıyor ve teknoloji ilerliyor tabii.
29 Temmuz 2025
Yavuz Turgul’un yazıp yönettiği 1992 yapımı Gölge Oyunu adlı sinema filmini bugüne kadar nasıl olur da izlemem, kendime şaşıyorum. Başrollerini Şener Şen ile Şevket Altuğ’un paylaştığı filmin oyuncu kadrosunda Nazan Kesal, Metin Çekmez, Ülkü Duru, Selçuk Uluergüven gibi usta isimlerin yanında izlerken bir yerden tanıdık geliyor ama dediğim yan karakter olarak usta çevirmen Cevat Çapan var. Filmde olaylar, iki yakın dost ve meteliğe kurşun sıkan iki komedyenin, “Modern Komikler: Karabiberler”in rutin yaşantılarına giren sağır ve dilsiz bir kıza kol kanat germeleriyle gelişiyor. Dokunduğu her şeyin sorununu ortadan kaldıran kızın bu gizil gücünü kimseler fark etmese de sessiz sakin yaşayıp giden karakterimiz Mahmut’un ruhuna dokunup onu yaşamın kollarına yeniden attığında film de sona eriyor. Bir bakıma çift kişilik rüya gören Abidin ile Mahmut, bu rüyayla rutin yaşamlarının dışına çıkarak Rüya Pavyon’da yaşamaya devam ediyorlar.
30 Temmuz 2025
Dünkü filmin ardından bir Yavuz Turgul-Şener Şen filmi daha izledim: Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni. Dönemin sinema dünyasının sıkıntılı günlerine ışık tutan 1990 yapımı filmde Şener Şen bu kez bir yönetmen karakteriyle seyircinin karşısında. Sinemada yenilik arayan, kendine has bir sinema kültürü oluşturmak isteyen Haşmet Asilkan, yazdığı yenilikçi senaryosuna önce yapımcı, ardından usta oyuncu ve nihayetinde seyirci bulamaz. Sinema tutkusunun peşinde geçen bir ömrün sinema sektörünün iflasıyla hayal kırıklığına uğradığı eleştirel ve dramatik bir film Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni. Türk sinemasının yaşayan efsanesi Şener Şen’in güçlü oyunculuk örneklerinden birine daha imzasını attığı değerli bir yapım.
31 Temmuz 2025
Saat sabaha karşı üç buçuk. Emre’yle Gaziantep Havaalanındayız. İstanbul’dan gelen uçağın inmesini bekliyoruz. Diyarbakır’da vatani görevini tamamlayıp terhis olan Ahmet geliyor çok geçmeden (Diyarbakır’dan İstanbul’a, oradan Gaziantep’e uçakla aktarmalı seyahat ettiren aşırı güvenlik önlemli terhis işlemini ne hikmetse Kahramanmaraş’a vardıramayan bir üst akıl. Neyse). Altı aylık gurbetlik sona eriyor. Memlekete dönüyoruz. Gün doğuyor. Şehrin köstebek yuvasına dönen yollarından merkeze varıp akşamcılarla birlikte paça içiyoruz. Ahmet memleketi özlemle seyrediyor. Anı olsun diye, henüz inşaat sesleri başlamadan Kıbrıs Meydanındaki ucube üst geçidin çaprazında durup arkamıza Arasa Camiini alarak fotoğraf çekiliyoruz. Eve varmanın çeşitli yollarının arasından en uzağını seçip (diğer yollarda kazı çalışması yapıldığından zorunlu seçmeli) yol alıyoruz yeniden.
1 Ağustos 2025
Şu sıralar bizi en iyi ifade eden iki kavram mizah ve öfke. Mizahı ve öfkeyi yoğun yaşıyoruz. Her ikisi de içten ve bizi yansıtıyor. Hiç yoktan öfkelendiğimiz şeylere gülebiliyor, güldüğümüz şeylere öfkelenebiliyor; öfkeden gülmece, gülmeceden öfke çıkarabiliyor, bir anda parlayıp sönebiliyoruz. Bu durum artık karakteristik bir Türkiye gerçeğidir. Allahtan gülmeyi de en az öfkelenmek kadar seviyoruz da bu iki his birbirini nötrleyebiliyor. Yoksa bu iki kutup başının arasında geçen ömrümüzün şiddetli bir ahlâk erozyonuyla törpülendiği gündelik politikalara, ekonomik darlıklara, yanan ormanlara, yıkılan tarihi yapıtlara, delik deşik edilen yollara, her gün kökü kazınan yeşil alanlara, sansüre, yolsuzluğa, hırsızlığa, adaletsizliğe nasıl karşı koyardık? Bunlara teslim olunduğunu düşünmek bile içimi karartıyor. İyi ki öfkemiz de diri neşemiz de. Mizacı ne olursa olsun bu ülke insanının en çok mizah anlayışını seviyorum. Zira mizah para etseydi dünyada yeniden süper güç olabilirdik.
2 Ağustos 2025
Senaryosunu Cemal Şan’ın yazıp yönetmenliğini Faruk Turgut’un üstlendiği Bir Küçük Bulut, dönemin köyden kente göçlerde yaşanan sıkıntılı günlerine ışık tutarken alt metinde politik çatışmalarıyla bir toplum portresi yaratmayı deniyor. Olayları izleyiciye bir çocuğun gözünden aktaran film, başrolleri paylaşan Tarık Akan ve Füsun Demirel’in pek de oyunculuk marifetlerini sergilemelerine müsaade etmeyen yönüyle yüzeysel ve bir o kadar da göstermeci bir yapıya sahip olduğundan duygusal anlamda etkileyiciliğini kaybediyor. Mesaj verme aceleciliğine kapılan yönetmen ve ekibi, filmin sanatsallığını zayıflatarak başarısız bir toplumsal gerçekçilik denemesinde bulunmuşlar.
3 Ağustos 2025
“Köpek eşeğe et, eşek de köpeğe ot ikram etmiş; ikisi de aç kalmış.”
Hacı Murat, Lev Tolstoy

Yorumlar
Yorum Gönder