Günebakan 29 :”Hayat Paylaşınca Güzel”

Yaşar ERCAN

 3 Mart 2025

 

Netflix’te yayına giren mini dizi Cassandra’yı izledim. Yapay zekâ ile 70’lerin bilgisayar sistemini buluşturan bol gerilimli, yaratıcı, sert, dehşet verici, üstelik soluksuz izlenen kaliteli bir yapım olmuş. İnsan bu diziyi izlerken metalin de ruhu var mıdır, mekaniğin kendi düşüncesi olabilir mi, bir gün robotlar insanlara hükmedebilir mi gibi soruları kendine sormadan edemiyor. Robotlar bir gün insanlara hükmedemese de insanların robotlaştığı günler pek uzak görünmüyor. Zira komut almadan herhangi bir iş yapamayan nesiller gençlik dönemine girdi bile. Umarım insanlığın sonunu getiren teknolojiler insanlığa değer veren ellerde yükselerek tüm olumsuz algıları bir an önce yıkar.

 

4 Mart 2025

 

Gökyüzünde koca bir mahya: “Hayat Paylaşınca Güzel”

 

Ramazanda yapılabilecek en iyi etkinlik paylaşmak olmalı. Sofrayı paylaşmak, ekmeği paylaşmak, dostluğu, sohbeti, sevinci, hüznü, yalnızlığı, varlığı paylaşmak hatta yokluğu paylaşmak… İnsan paylaştıkça çoğalan sosyal bir varlık olmasa diğer varlıklardan ne farkı kalırdı.

 

5 Mart 2025

 

Hakan Sarıpolat’ın ikinci öykü kitabı olan Şehri Terk Eden’i okudum. Yazarın okuduğum önceki öykülerinden edindiğim izlenimle yaratıcılığı ve yenilikçiliği kovalayan bir tarzı olduğunu söyleyebilirim. Dili titiz kullanması, geniş sözcük dağarcığı ve öyküyü günümüz insanının yaşantısından geçirmesi değerli bulduğum özellikler. Kitaba adını veren öykü, düşünce olarak güzel ancak fazlasıyla maruz kaldığımız konulardan olduğundan mıdır bilemem kendine özgü duygusu olmasına rağmen üzerinde fazla düşünülmeden kurgulanmış kamu spotu havası sezdiriyor. Herhangi bir öykücünün kaleme aldığı herhangi bir öyküden farksız olması açıkçası beni şaşırttı. Sarıpolat, kalemine özellikle büyülü gerçekliği yansıttığı ilk kitabıyla ses getirmişti. Bu kitapta ise ezilen işçilerden aile içi şiddete uzanan yedi farklı öyküyle toplumun ortak sıkıntılarını dile getirmiş. Yeni bir denemede bulunmuş da denebilir. Özellikle Çöplükteki Patron öyküsü hem form olarak hem de yaratıcılık olarak yenilikçi ve etkili. 

 

6 Mart 2025

 

Henüz kırkını görmeden bu dünyadan göç etmiş bir bilim insanının, Bedrettin Cömert’in estetik üzerine makalelerinden oluşan kitabı Estetik (YKY, 2024)’te geçen şu paragrafı okurken zaman içinde kaybettiğimiz birçok içsel değerin yaşantı yoluyla sıradanlaştırılıp duygudan arındırılmasını ayrımsadım:

 

“Ölçülü bir insan, başına bir bela gelince, çok sevdiği birini veya bir şeyi kaybedince, bu acısını dizginlemeye çalışır. Daha çok başkaları önünde olduğu zaman dişini sıkar, acısını belli etmemeye çabalar. Yalnız kaldı mı, çekinmeden sızlanabilir, başkalarının önünde yapmaktan utandığı birçok şeyi yapabilir. İnsanın böyle kendini tutmasını buyuran şey akıl ve yasadır. Ağlayıp sızlanmaya sürükleyen şey ise duyduğu acıdır.

 

11 Mart 2025

 

Meteoroloji Genel Müdürlüğünün yayınladığı kuraklık haritasına göre ülkemizin çok büyük bir kısmı şiddetli kuraklık yaşıyor. Dolayısıyla tarımsal faaliyetler ve çiftçilik bu durumdan olumsuz etkileniyor. Su kaynakları azalıyor. Barajlar yeterince yağış alamadığı için dolamadığı gibi bilinçsiz sulama yöntemleri nedeniyle hazırdaki suyunu da kaybediyor. Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım’ın tarimdunyasi.net’te yayınlanan yazılarını okurken şiddetli kuraklıkla mücadelede ilk koşulun bilinçli ve bilimsel tarım yöntemlerinden taviz vermemek olduğunu gördüm. Bu da ancak tarımsal okuryazarlıkla kazanılabilecek bir yeti sanırım.

 

14 Mart 2025

 

V. K. Tur’un ilk romanı Salyangoz ve Tornavida’yı okudum. Farklı bir formda denenmiş kapalı anlatıma sahip, okurken zorlayan bir kitap. Kitapta birbirini tamamlayan sekiz bölüm var. Her anlatıcı için bir bölüm ismi belirlenmiş. Son anlatıcı bir köpek. Kitabı okurken bazı bölümlerde karakterlerin rüyada ya da başka bir alemde gezindiği izlenimi son bölümle açıklığa kavuşuyor. Bir köpeğin gözlerinden aksettirilen çağdaş yedi uyurlar formu gerçekle rüya arasında kalan birçok yaşantının iç dünyasına ışık tutarken birbirinden farklı karakterlerdeki insanların bir yerde toplandığı, birliktelik kurduğu, bir olduğu dipsiz bir dünya tasviri yapan yazarın yazıyla kafayı bozmuş öğretmen karakterinin zihninden parçalara bölerek dünyaya yaydığı farklı karakter ve kimliklerle bezeli anlatımlar silsilesi gerçeğe paralel bir yerde geçiyor. Yani düşsel bir dünyada. Bir mağarada. Dipsiz bir karanlıkta ya da adına ne derseniz, insanın kendi zihnine indiği kendine pek yakın ve de çok uzak bir yerde. Belki bu yüzden salyangoz kadar sakin, tornavida kadar sert bir kitap.

 

20 Mart 2025

 

Dün tişörtle gezdiğim şehre bugün kar yağıyor. Evden çıkmadan üstüme rastgele ne bulduysam geçirdim. Kar yağışı gün boyu sürecek gibi görünüyor. Baharı yaşamaya başlayan badem ağaçlarına tutunan kar taneleri ile badem çiçekleri imkânsız bir aşk yaşıyorlar. İklim krizinin uzaktan hissedilen etkilerini doğrudan yaşamaya başladık. Bir küresellikten söz edilecekse buna bozulan iklim ve küresel ısınmanın diğer yan etkilerinden başlamak canlı çeşitliliğinin devamı adına hayati önem taşıyor. Dünyanın bir yanı su baskını, heyelan, denizlerin yükselmesiyle uğraşırken diğer yanı kuraklık, susuz kalma tehlikesi, mikroklima dalgalanması yaşıyor. Giderek artan nüfus sorunu da cabası. Dünyayı düşünmek huzursuzluktan başka bir şey vermiyor. Ne diyordu Neşet Baba: Yazımı kışa çevirdin, bak gözümden akan yaşa.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Günebakan 30: "tövbe kadar kara"

Günebakan 31: "Son Irmak Kuruduğunda"