Günebakan 38: "Baba bizim neden mektup kutumuz yok?"
Yaşar ERCAN
30 Haziran 2025
İranlı yönetmen Bahman Gobadi’nin ilk uzun metrajlı sinema filmi olan Sarhoş Atlar Zamanı (2000), kaçakçılıkla geçimini sağlayan bir grup insanın İran-Irak sınırındaki yaşam öyküsünü ele alıyor. Filmin başrolünde karşımıza çocuk yaşta anne ve babasını kaybedip kardeşlerine bakmak için okulunu bırakarak çalışmak zorunda kalan Eyüp karakteri çıkıyor. Eyüp’ün tek derdi evin geçimi değil. Her geçen gün hastalığı ilerleyen ağabeyi Madi’yi ameliyat ettirerek sağlığına kavuşmasını sağlamak en büyük arzusu. Bu uğurda kışın en sert günlerinde katırla kaçakçılık yapmaya başlıyor. Kız kardeşleri Rojin ve Emine’nin de bu zorlu şartlarda yaşama tutunma çabaları, hayatın acımasız tüm gerçekleri ve sertliğiyle sergileniyor filmde. Duygu dolu ve etkileyici hikâyesini güzel bir isimle süsleyen Sarhoş Atlar Zamanı’nın adı, kışın zorlu şartlarında çalıştırılan katırların/atların karlı dağlardan, sarp yollardan geçerken soğuğa teslim olmamaları için sularına alkol katılmasından geliyor.
1 Temmuz 2025
Serkan Türk’ün son romanı Trak’ı okuyorum. Türk’ün telaşsız anlatımı, artık onun kaleminin karakteristik özelliği hâline geldi. Sözcükleri özenle seçip dikkatli cümleler kuran yazarın bu romanında yolculuklar var. Karakterler hem geçmişlerine hem de kendi içlerine doğru uzanan bir yolculukta yaşamı sorguluyorlar.
2 Temmuz 2025
Uzundur görüşemediğimiz değerli şair, dost, ağabey İbrahim Gökburun aradı. Buluştuk. Birkaç günlüğüne Maraş’a gelmiş. Cevizli Park’a doğru yola koyulduk. Saat kulesini geçip Bağlarbaşı’na çıkarken birkaç hafta önce yapılan isale hattı kazısında yolumuzun üstünde bulunan mozaiklerden söz ettim. Görmek istedi. Kazı alanının yakınında durduk. Bir arkeolog ve iki işçi, etrafı kırmızı şeritlerle kapatılmış alanda çalışıyordu. Germanicia’ya yürüyüş mesafesindeki bu alanın da sit alanına dahil edilerek antik kent arazisinin büyütüleceğini umarken arkeolog buradaki mozaiklerin anayolda bulunması nedeniyle taşınacağını söyledi. Zaten elli yıl önce alt yapı çalışmasında bir kısmının parçalandığını, kaldırıma denk gelen kısmının vaktiyle elektrik direklerinin gömülmesi sırasında yok olduğunu, arada kalan bu kısmın ise kurtarılarak müzede sergileneceğini söyledi. Oysa o bölgede 2007’den bu yana her yer sit alanı ilan edilmişti. Tadilat, tamirat ya da yeni bir inşaata izin verilmiyordu. Tabiri caizse çivi bile çaktırmıyordu Kültür Varlıkları. İstenilse açık hava müzesine dönüştürülebilecek gecekondu mahallesine her ne hikmetse hiçbir şekilde yatırım yapılmıyor, istimlak işlemleri bahane edilerek şehrin bu bölgesinin gelişmesi istenmiyor, üstelik küçük çaplı defineciler, kaçak kazı yapanlar burada cirit atıyordu. Şehrin makus talihinin dönmeyeceğini iyiden iyiye kanıksayarak ayrıldık alandan. Tarihmiş, kültürmüş, sanatmış, turizmmiş bizim şehrin neyine.
3 Temmuz 2025
“Baba bizim neden mektup kutumuz yok?”
Manas bugün böyle sordu. Şaşırdım. Mektup sözcüğünü bilmesine ayrı, mektubun postacı tarafından getirilip kutuya atılan bir şey olmasını bilmesine ayrı ve bu kutunun bizim evde olmayışının farkında olmasına ayrı şaşırdım. Henüz dört yaşına varmamış bir çocuğun mektup yolu bekleme ve iletişimini bu yolla da sürdürme isteği bana çok anlamlı geldi. Olasılıktır, izlediği bir çizgi filmde denk gelmiş, hoşuna gitmiştir mektuplaşma ama aile içinde konuşulmayan bir konunun da küçücük bir çocuğun ilgisini çekmesi, onu değerli bulması desteklenmesi gereken bir davranıştır. Bu nedenle eve bir mektup kutusu yapmaya ve Manas’a mektup yazmaya karar verdim; büyüyüp okuma yazma öğrendiğinde, unutacağı bugünleri anımsamasını arzu ederek.
4 Temmuz 2025
Vasıf Öngören’in kaleme aldığı tiyatro oyunu Zengin Mutfağı günümüzde de sıklıkla sergileniyor. Birkaç kez niyet etmeme rağmen denk getirip izleyemedim oyunu. Bugün aynı adla beyaz perde uyarlamasını izledim. Yönetmen Başar Sabuncu’nun, oyunun özüne sadık kalarak yeniden senaryolaştırdığı filmde, tiyatro havasını dağıtmadan tiyatro sahnelerinin ve ekranların usta oyuncuları Şener Şen, Nilüfer Açıkalın, Okday Korunan, Gökhan Mete ve Osman Görgen ile güçlü bir Zengin Mutfağı (1988) sunmuşlar.
5 Temmuz 2025
Reşat Nuri Güntekin’in Anadolu’yu karış karış dolaştığı yıllarda kaleme aldığı Değirmen adlı romanından uyarlanan başrolde Şener Şen’in olduğu kitapla aynı adı taşıyan sinema filmini izledim. Osmanlı’nın son dönemlerine denk gelen yıllarda, Anadolu irfanının tersine işlemeye başladığı örnek olaylardan birinin anlatıldığı filmde, bürokrasi ve halkın el ele vererek bir yalana ortak oldukları, silsile hâlinde gelişen olaylardan dolayı ucunun ta saraya dokunduğu trajikomik bir film Değirmen. Bürokrasideki çarpıklığın, halktan kopukluğun, çıkar kavgalarının işlendiği ve neticesinde “Nasılsanız öyle yönetilirsiniz” sözünü haklı çıkaran bir olayın anlatıldığı, eleştirel bakabilen bir çift gözün ortaya koyduğu güzel bir yapıt.
6 Temmuz 2025
Bu kadar kalabalık bir topluluğun umutsuz olma lüksü yoktur. Kitleler bir kurtarıcı beklemek yerine fikir üretmeli, fikre sahip çıkmalı, fikri eyleme dökmelidir. Başına gelen her şeyi iç dünyasına zarar veren öfkeyle kabullenen bireylerden bir toplum oluşturulamaz. Ortak bir ülküde buluşmayan insanların bir araya gelmesiyle toplum yaratmanın bir anlamı yoktur. Bu yönden bakılacak olursa günümüzde yeniden popüler hâle gelen Bertolt Brecht’in şu dizeleri bir toplumu bir arada tutan yerinde slogan olmuştur: “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya da hiçbirimiz.”


Yorumlar
Yorum Gönder