Günebakan 36: "Kendiniz olun. Dürüst olun."
Yaşar ERCAN
26 Mayıs 2025
Beyaz Japon balığı ölmüş. Böyle sabahlara uyanmak, tıpkı balığın akvaryum yüzeyine vuran kanı çekilmiş vücuduna sonradan eklendiğini düşündüren feri sönmüş gözlerindeki donukluk hissi yaratıyor içimde. Umay, “Baba balık” diyor işaret parmağıyla akvaryumu gösterip “nereye gitti?” demek istiyor. Balık kızım, hepimiz dünya denen akvaryumda dolaşan balıklarız. Öyle alelade bir gün sabaha karşı ya da akşamın ıssızlığında bir anda, nedenli ya da nedensiz çekip gideceğiz dünyadan, bir balık yalnızlığında.
**
“Aç gözünü seyret tekrarı yok bunun / İşimiz muhabbet efkarı yok bunun /
Arada bir dilimiz sürçer ise affola / Tutmasını biliriz de kemiği yok bunun”
İlhan Şeşen’i, Levent Kırca’nın uzun yıllar izlenen Olacak O Kadar adlı programında dillere dolanan tanıtım müziğindeki sözüyle sesiyle tanıdım. Tabii Grup Gündoğarken’le yaptığı albümler ve ardından bireysel olarak kayda aldığı şarkılarla herkesçe saygı gören koca bir müzisyen olmuştu. Bugün kara haberi geldi. Kadim dostu Levent Kırca’nın yanına gitti. Ruhları şad olsun.
27 Mayıs 2025
Akıl ve Zekâ Oyunları adlı bir hizmet içi eğitime alındım. Dün başladık aslında cumaya kadar sürecek. Eğitimde ikinci günüm olmasına rağmen zihnimin rahatladığını fark ettim. Tembelliğe teslim olan amigdala başta olmak üzere çalışmayı yavaşlatan sinapsların bu eğitimden sonra daha etkili çalışmasını ümit ederek çeşitli oyunlar öğreniyorum. Telefon bağımlılığının da önüne geçmeyi planlıyorum böylece.
28 Mayıs 2025
Günümüzün önemli gezi yazısı yazarlarından Seymen Bozaslan’ın Sütçü İmam Üniversitesindeki konferansını dinliyorum. Gezi macerasının çektiği bir fotoğrafla başladığını anlatıyor yazar. O fotoğraf National Geographic’in dikkatini çekmiş ve hazırladıkları bir takvimde kullanılmış. Bu âna kadar profesyonel herhangi bir gezi deneyiminin olmadığını aktaran Bozaslan, bu değerli teşvikle birlikte hem fotoğraf çekmeye hem de keşfetmeye başladığını söylüyor. Ardından birikimlerinden notlar paylaşıyor. Yazar, gezilerinde elde ettiği hikâyeleri ve kahramanlarını fotoğraflı sunumla aktarıyor. Sunumda birçok değerli bölüm var ancak benim için sunumun en değerli bölümü, muhitlerinde sevilmiş, iyi işlerde bulunmuş, yaşadığı yeri güzelleştirmeye çalışmış sıradan insanların sıra dışı eylemlerinin Bozaslan tarafından kayda alınarak kimsenin haberi olmadan bu dünyadan bir gün çekip gidecek olan o güzel insanların artık kültürel hafızada yerlerini almış olmalarıdır ki insanı gönendiren, paha biçilemez bir eylemdir bu.
Görsel hafızanın olmazsa olmaz materyali hâline gelen fotoğraf, yaşamların bir ânını bütünü temsilen ölümsüzleştiriyor. Günümüz gezginlerinin işini kolaylaştırıyor. Hikâyelerin derlenmesine yardımcı oluyor ve hikâye aktarımını somutlaştırıyor. Seymen Bey de gezip gördüğü yerleri fotoğraflayarak hikâyeler biriktiriyor. Bu hikâyeleri şimdiye değin dört kitapta buluşturmuş. Özellikle son kitabı 21. Yüzyılda Evliya Çelebi’nin İzinde tam anlamıyla onun keşfetme arzusunu yansıtıyor. Kitapta yer alan karekod uygulaması sayesinde kitap sürekli kendini güncelleyen bir özelliğe sahip. Ayrıca 100. Yılında Türkiye Seyahatnamesi adlı kitabı da kütüphanelerde bulunması gereken gezi kitaplarından biridir.
Yaz geliyor. Tatilin anlam kazanması için gezmek, görmek gerekiyor. Evliya Çelebi’nin gönülden yakarışıyla “Seyahat Ya Resulallah!” diyorum, rutinden kopup dünyayı keşfetmek için.
30 Mayıs 2025
Türk futbol tarihinin önemli figürleri arasına giren Uruguaylı kaleci Fernando Muslera son kez Galatasaray forması giydi. Spikerlerin maç anlatırken sıklıkla kullandığı “Son anda Muslera!” cümlesini de son kez duyduk. Karakteriyle taraflı tarafsız her futbol severin gönlünde yer edinen file bekçisinin vedasının ardından Galatasaray taraftarları duygusal anlar yaşadı. Yolun iyi ki bizim ellere düştü Muslera. İyi ki tanıdık seni.
31 Mayıs 2025
Futbol, yalnızca bir spor dalı olmaktan çıkalı çok oluyor. Kendi başına endüstri hâline geleli, dünyanın önemli sermaye sahiplerinin yatırım yaptığı bir meslek grubu oldu. Antik dönem gladyatörlerini aratmayan futbolcular, seyircilerin isteği doğrultusunda fizik kurallarını zorlayarak insan üstü bir çabayla modern futbolu bir adım öteye taşıma gayretindeler. İş insanlarının sponsor olmak için sıraya girdiği futbol kulüpleri markalarını yüceltecek her türlü yatırım için çeşitli iş kolları üretmekten geri durmuyorlar. Forma ve bilet satışları, televizyon reklamları, bankalarla yapılan taraftar kart anlaşmaları, futbolcu satışından elde edilen gelirler bu endüstrinin pazarını oluştururken yatırımın sportif başarıyla sonuçlanmaması durumunda ekonomik kriz patlak verebiliyor. Yüz yıllık kulüpler piyasadan birkaç senede silinebiliyor ve geriye milyonlarca liralık borç bırakabiliyorlar. Bu nedenle büyük kulüpler alt yapı yatırımlarını artırarak öz kaynak oluşturmayı çözüm olarak görüyorlar. Zira transfer ücreti ve futbolcu maaşları her geçen gün astronomik sayılara ulaşırken bu durumun sürdürülebilir olması çok zor görünüyor. Alt yapıdan çıkarılacak oyunculardan daha düşük maaşlarla daha yüksek verim alınması, ardından bu oyuncuların başka kulüplere satılarak futbol endüstrisinin çarkını döndürmesi sürdürülebilirliğin tek yolu.
Bunları neden anlatıyorum, çünkü Fransa’nın son on beş senede devasa paralar harcayarak herhangi bir başarı elde edemeyen futbol kulübü PSG’nin yanlış politikayı fark edip birkaç yıldır alt yapısına ve genç yetenekleri henüz parlamadan keşfeden scout ekibine yaptığı yatırımın ilk meyvesini bugün, Avrupa’nın en büyük futbol organizasyonu olan Şampiyonlar Ligi’ni kazanarak almasına tanıklık ettim. Modern futbolun tüm ezberlerini bozan PSG; fizik-kondisyonun doğru kullanımı, analitik düşünme becerisi ve gösterişsiz oyunu birleştirerek “basit oyna” kuralıyla tüm dünyaya takım futbolu dersi verdi.
1 Haziran
“Kendiniz olun. Dürüst olun.”
Uzun zamandır sinema filmlerinde rol almayan Brendan Fraser’ın büyük bir ruhsal çöküntünün ardından yaşadığı sağlık sorunları aşırı kilo almasına neden olmuş. Macera filmlerindeki genç, yakışıklı, atak görüntüsünden çok uzakta olan aktör, yaşadığı sıkıntılı günleri 2022’de Darren Aronofsky’nin çektiği The Whale (Balina) isimli filmle geride bırakmış. Drama türünde kurgulanan filmin taşıdığı mesajı anlamlı kılan şey Herman Melville’nin kaleme aldığı Moby Dick adlı kitabın ana karakteri ile kendini özdeşleştiren başrolün saklandığı her şeyle yüzleşmesidir ki filmde bu, karanlığa gömülen, kendini kimseye karşı korumayan bir adamın yaşama veda etme pahasına inandığı şeyin ardından yürümesidir; kendi olmak.

Yorumlar
Yorum Gönder