Günebakan 35: "Yokluktan Var Olmak"
Yaşar ERCAN
18 Mayıs 2025
Ahmet aradı. Askerliğini yarılamış. Ancak tahammülünün sonuna gelmiş. Sigaraya yeniden başlamış. Muhabere biriminde olduğundan en azından kitap okuyabiliyor, yalnız kalabiliyormuş. Bir saat kadar konuştuk. Mektup yazdım sana ama kesinlikle ulaşmasını istiyorum bu yüzden birkaç haftadır gönderemedim, taahhütlü olarak göndereceğim dedi. Haberleşmenin çok ötesinde bir tür mektup. Hem yazınsal yönü var hem de kalıcı bir söz söyleme olanağı. Mutlandım elbette, merakla beklemeye başladım. İletişim çağında kâğıtla ileti gönderilir mi? Bence gönderilmelidir. Hızlı tüketilen her şey gibi insan ilişkilerindeki diyalog da tüketiliyor. Söz gerçekten uçuyor. Dijitale yazılan yazı da kalmıyor. Geldiği gibi gidiyor kelimeler ve şeyler.
19 Mayıs 2025
Cumhuriyet sayesinde bir kariyere sahip olan insanların bugün Atatürk’ü anmadan Gençlik ve Spor Bayramını kutlama çabalarını, kapatmaya çalıştıkları kusurlu geçmişleriyle eşleyince çok da şaşırmıyor insan. Orta Çağın karanlığı Orta Doğu’nun bataklığına saplanıp kalmış da bize tasası düşmüş gibi bir devirde yaşıyoruz.
20 Mayıs 2025
Jim Carrey’nin başrolde oynadığı, orijinal adı The Cable Guy olan ancak dilimize Baş Belası olarak çevrilen 1996 yapımı sinema filmini izledim. Film, bir dönem televizyonculuğun yaygın ücretli abonelik sistemi olan Kablo TV’nin sohbet ortamlarının yerini almasıyla insanların yalnızlaşmasını konu ediniyor. O dönemin teknoloji eleştirisi olarak çekilen filmde kara mizahın yanında günümüzde suç sayılan ısrarlı takip ve rahatsız edici boyutta yapay insan ilişkileri ele alınıyor. Kablo TV kullanıcıları takip ettikleri programı kaçırmamak için ekran başından ayrılmazken alt metinde günümüz sosyal medya ve akıllı telefon kullanıcılığının korkunç seviyelere ulaşabileceğinin sinyallerini verdiğini görmek ürpertiyor. Zira teknoloji bağımlılığı aygıtlar değişse de aynı şekilde güçleniyor ve ilerliyor.
Filmin IMDB puanı düşük olduğundan izleyeninin de az olduğunu düşünüyorum. Etkili senaryosu ve çekim teknikleri olan, mükemmel oyunculukların sergilendiği bir film değil. Görsel zenginliği de yok. Filmin yönetmeni komedyen Ben Stiller’in de böyle bir iddiası olmamıştır ama komedyen gözüyle ince alaycılığın ve hicvin teknolojiye yönlendirilmesi gerektiğine inandığı için böyle bir girişimde bulunmuş olabilir. Zaten filmin kapanış sahnesinde asıl mesaj tüm çıplaklığıyla izleyiciye aktarılıyor. Film boyunca sahte isimlerle dost edinmeye çalışan Kablo TV çalışanı Douglas, yayını sağlayan uydu sisteminin üstüne atlayarak intihar girişiminde bulunduğunda tüm abonelerin yayını kesiliyor. Televizyonun başından bir an olsun ayrılmayan insanlar bu güçlü uyaranın ortamdan çekilmesiyle gerçek dünyaya dönüyorlar. Yayını kesilen bir izleyicinin, televizyonun yanında bulunan kitabı fark edip eline aldığında uzundur ifadesiz olan yüzüne bir tebessüm geliyor ve film noktalanıyor.
Otuz yıl önceden teknoloji bağımlılığını kendine dert edinen insanların günümüz bağımlılığı karşısında şerefli mağlubiyete eriştiğini söylemek işten değil. Teknoloji her şeyi silip süpürüyor; ille de insanı.
21 Mayıs 2025
Ayşen Gür’ün Türkçeye çevirdiği Portekiz Mektupları, bir manastırda rahibe olarak yaşadığı düşünülen âşığın günümüze kadar ulaşan beş mektubundan oluşuyor. Kitabı klasik yapıtlar arasına ekleyen özelliği, gizemini -yazarının ve yazılanının bilinmezliğini- çok uzun yıllar korumuş olması. Neredeyse dört yüz yıl tartışılan kitabı oluşturan mektuplar kurgu mu yoksa yerine ulaşamamış karşılıksız mektuplar mı, kesinlik kazanamamış. Ben okur olarak herhangi bir insanın böylesi nitelikli cümleleri özenle kurabileceğini düşünmüyorum. Bu mektuplar sıradan bir aşk hikâyesine kurban edilmemeli. Öncelikle bu mektupların yazarı zengin bir sözlük bilgisine ve söz sanatlarını kullanma becerisine sahip, duygularını net ve güçlü cümlelerle aktarmayı ustalıkla başaran eğitimli biri. Mektuplarda giderek artan kedere rağmen cümleler bayağılığa düşmüyor. Bunu aşkından çılgına dönmüş genç bir kadından ziyade Fransızların dil konusundaki o meşhur kibrine kapılmış genç bir yazarın kurgulamış olabileceği fikri zihnimde ağır basan taraf.
22 Mayıs 2025
Evimizin arkasında yıllardır kazılmamış küçük bir bahçe var. Burayı temizleyip çocuklar için hobi bahçesi oluşturmaya niyetlendim. Yüzeyi bağlayan otların yolunması bir günümü aldı. Pencereden bakınca birkaç günde istediğim gibi tasarlayacağımı düşündüğüm küçücük bahçe daha uzun vaktimi alacak gibi duruyor. Toprağın taşlardan ayıklanması, çapalanıp gübrelenmesi, tesviye edilmesi, lisede coğrafya dersinde Güler hocanın r’leri basa basa söylediği terra rosa cinsi toprakla harmanlanması, ekilecek bölümlerin belirlenmesi zihnimde canlanıyor. Toprağa dokunmak huzur veriyor.
25 Mayıs 2025
Sezona hem futbol hem de basketbolda iddialı şekilde başlayan İstiklal Spor bugün Antalya’da oynanan final maçında Ayvalıkgücü futbol takımını yenerek şampiyon oldu. Geçtiğimiz haftalarda basketbolda kazanılan başarının ardından futbolda da istenilen sonuca ulaşarak her iki branşta da bir üst lige çıkmayı bildi İstiklal Spor ancak bugünlere gelirken nerelerden geçildi, unutmamak lazım. Takım, namağlup lider olarak şampiyonluğa koşarken şehrimizde meydana gelen depremlerde hem tesislerini hem de futbolcularını kaybetti.
Şehirde iki profesyonel futbol takımı olmasına rağmen stadyumun olmaması başta taraftarları futboldan uzaklaştırırken böyle bir başarının geleceğine sezon başında kimse ihtimal dahi vermiyordu. Kimi maçları komşu illerin statlarında kimi maçları ise şehirdeki suni çim sahalarda oynayan futbolcular, bu zorlu şartlara rağmen inandıkları başarıyı elde ederek Kahramanmaraş’ta bir inancı, bir umudu ateşlediler. Basket maçlarının bir kısmını yerinde seyrettim. Her maç spor salonu hınca hınç doluydu. Üstelik kadınlar ve çocuklar çoğunluktaydı. Keza futbol maçları da öyle. Stadı olmayan bir şehrin futbol kulübünü desteklemek için her maç yollara düşen binlerce taraftarı vardı. Asıl başarı hikâyemiz de bu sanırım. Yokluktan var olmak.
Bu şampiyonluk en çok da depremde yitirdiğimiz Abdulkadir Dişbudak, Hakan Doğan, Saruhan Bolat, Burhanettin Sever ve Taner Kahriman’a armağan olsun. Arkadaşları yarım kalan hikâyeyi tamamlayarak kazanmayı birlikte hedefledikleri kupayı Kahramanmaraş’a getiriyorlar. Kupanın ilk durağı Kapıçam Mezarlığı olacak. Ruhları şad olsun.

Yorumlar
Yorum Gönder